16 Kasım 2010 Salı /

dtrhrujrtyğşüçöı

Bu güzel Bayram gününde sizlere uzaklardan Vietnam’dan aşk dolu bir hayallere yolculuk hikâyesi anlatmak istiyorum. Onlarla Saygon’da Park Otel’in yeni açılan barını tıka basa dolduran yabancılar ve yabancı avına çıkmış hayat kadınlarının arasındaki tuhaf kalabalıkta tanıştık. Yanımızda duruyorlardı. İngilizce “Siz nerelisiniz?” sorumuza “Biz Türküz asıl siz nerelisiniz” deyince karşılıklı kahkayı patlattık… İbrahim ile Emel 2 senedir Saygon’da yaşıyor. 10 yaşında bir çocukları var. Yıllar önce Vietnam’a geldiklerinde “Keşke bir imkânı olsa da buralarda yaşasak” diye içlerinden geçirmişler. Emel uluslararası bir ilaç şirketinde yönetici olarak çalışırken bir iş teklifi alınca da tası tarağı toplayıp Vietnam’a gelip yerleşmişler. İbrahim’e şakayla karışık “Sen ev babası mısın?” diye soruyorum, alınıyor. “Yok canım ben İstanbul Borsası’nda işlem yapıyorum avantajım 5 saat ileride olduğumuz için benim günüm 12.30’da başlıyor” diyor. İbrahim evden çalışırken Emel her gün işe gidip geliyor. Önümüzdeki günlerde Singapur’a yerleşeceklerini söylüyorlar. Burada bambaşka bir yaşamları ve hayatları var. Şehirdeki sayıları 100 bini bulan ‘ex-pat’ yani yabancı yurttaştan sadece birileri onlar... “Burada kim olduğunuzun önemi yok, nereye gidersek gidelim bir Batılı olarak ‘sir’ ve ‘madam’ız. Biz de bu kültürü ve insanlarını çok seviyoruz ama…” diyorlar.
Emel ile İbrahim bize bütün gece şehri gezdirdiler. Onlardan ayrılınca daha bir hafta önce hayallerimizin sınırları üzerine bu köşeye yazdıklarım aklıma geldi. Yanıldığımı bir kez daha anladım. Aramızda hâlâ hayallerine inanan ve hayata geçiren güzel insanlar var. İtiraf edeyim arkalarından elbette tatlı tatlı dedikodularını yapmadık değil. Hepimiz Emel ile İbrahim hikâyesindeki asıl kazanananın gerçek bir dünya vatandaşı olarak yetişen 10 yaşındaki çocukları olduğuna karar verdik. Onların ilham verici aşk ve hayal hikâyesi bize bir bayram hediyesi gibiydi. Uzaklardan hepinize iyi bayramlar…

‘Goooood morning Vietnam!’
Sabahleyin uyandığımda Robin Williams’ın filmindeki sesi tekerleme gibi kulaklarımda çınlıyor. Bir ordu DJ’in Vietnam maceralarının anlatıldığı filmden bugüne Mekong Nehri’nde çok sular akmış.
Vietnam’ın en büyük İngilizce yayın yapan gazetesi VietNaM News’i elime aldığımda ‘nereden nereye’ diye düşünüyorum. Amerika’nın savaştığı Vietnam ile bugünün Vietnam’ı arasında büyük fark var. Bunu değiştiren de 1995 yılındaki Bill Clinton yönetiminin aldığı ‘ikili ilişkileri tekrar başlatma’ kararı olmuş. Bugün 15 milyar dolarlık ihracat bütçesi ile Vietnam’ın bir numaralı ticari ortağı ABD. Ben burada tatil yaparken Bill Clintonda Vietnam’a gelmiş hemen hemen aynı yerleri geziyoruz. Biz ülkenin güzelliklerinin peşine düşmüşken Clinton’ın derdi, HIV , temiz su ve iklim meselesi. Gazetenin birinci sayfasında Başbakan Nguyen Tan Dung’a biyografi kitabını imzalarken büyük bir fotoğrafı basmışlar. Başbakan da ilişkilerin daha da geliştirilmesini istiyor. Anlayacağınız devletler arası ilişkileri eski düşmanlıklar değil yeni dostluklar ve özünde çıkarlar belirliyor. Dünyadaki diğer komünist partilerden Vietnam’ı ayıran, ambargo altında değil tam tersi gelişen ticari ilişkiler peşine düşmüş bir komünist hükümetin olması. Sistemin nasıl işlediğini hâlâ tam olarak anlayamadım desem, bilmem beni anlayışla karşılar mısınız?

yorum (0) / Read More

/

wrtgteyhergtvrethy

Bu güzel Bayram gününde sizlere uzaklardan Vietnam’dan aşk dolu bir hayallere yolculuk hikâyesi anlatmak istiyorum. Onlarla Saygon’da Park Otel’in yeni açılan barını tıka basa dolduran yabancılar ve yabancı avına çıkmış hayat kadınlarının arasındaki tuhaf kalabalıkta tanıştık. Yanımızda duruyorlardı. İngilizce “Siz nerelisiniz?” sorumuza “Biz Türküz asıl siz nerelisiniz” deyince karşılıklı kahkayı patlattık… İbrahim ile Emel 2 senedir Saygon’da yaşıyor. 10 yaşında bir çocukları var. Yıllar önce Vietnam’a geldiklerinde “Keşke bir imkânı olsa da buralarda yaşasak” diye içlerinden geçirmişler. Emel uluslararası bir ilaç şirketinde yönetici olarak çalışırken bir iş teklifi alınca da tası tarağı toplayıp Vietnam’a gelip yerleşmişler. İbrahim’e şakayla karışık “Sen ev babası mısın?” diye soruyorum, alınıyor. “Yok canım ben İstanbul Borsası’nda işlem yapıyorum avantajım 5 saat ileride olduğumuz için benim günüm 12.30’da başlıyor” diyor. İbrahim evden çalışırken Emel her gün işe gidip geliyor. Önümüzdeki günlerde Singapur’a yerleşeceklerini söylüyorlar. Burada bambaşka bir yaşamları ve hayatları var. Şehirdeki sayıları 100 bini bulan ‘ex-pat’ yani yabancı yurttaştan sadece birileri onlar... “Burada kim olduğunuzun önemi yok, nereye gidersek gidelim bir Batılı olarak ‘sir’ ve ‘madam’ız. Biz de bu kültürü ve insanlarını çok seviyoruz ama…” diyorlar.
Emel ile İbrahim bize bütün gece şehri gezdirdiler. Onlardan ayrılınca daha bir hafta önce hayallerimizin sınırları üzerine bu köşeye yazdıklarım aklıma geldi. Yanıldığımı bir kez daha anladım. Aramızda hâlâ hayallerine inanan ve hayata geçiren güzel insanlar var. İtiraf edeyim arkalarından elbette tatlı tatlı dedikodularını yapmadık değil. Hepimiz Emel ile İbrahim hikâyesindeki asıl kazanananın gerçek bir dünya vatandaşı olarak yetişen 10 yaşındaki çocukları olduğuna karar verdik. Onların ilham verici aşk ve hayal hikâyesi bize bir bayram hediyesi gibiydi. Uzaklardan hepinize iyi bayramlar…

‘Goooood morning Vietnam!’
Sabahleyin uyandığımda Robin Williams’ın filmindeki sesi tekerleme gibi kulaklarımda çınlıyor. Bir ordu DJ’in Vietnam maceralarının anlatıldığı filmden bugüne Mekong Nehri’nde çok sular akmış.
Vietnam’ın en büyük İngilizce yayın yapan gazetesi VietNaM News’i elime aldığımda ‘nereden nereye’ diye düşünüyorum. Amerika’nın savaştığı Vietnam ile bugünün Vietnam’ı arasında büyük fark var. Bunu değiştiren de 1995 yılındaki Bill Clinton yönetiminin aldığı ‘ikili ilişkileri tekrar başlatma’ kararı olmuş. Bugün 15 milyar dolarlık ihracat bütçesi ile Vietnam’ın bir numaralı ticari ortağı ABD. Ben burada tatil yaparken Bill Clintonda Vietnam’a gelmiş hemen hemen aynı yerleri geziyoruz. Biz ülkenin güzelliklerinin peşine düşmüşken Clinton’ın derdi, HIV , temiz su ve iklim meselesi. Gazetenin birinci sayfasında Başbakan Nguyen Tan Dung’a biyografi kitabını imzalarken büyük bir fotoğrafı basmışlar. Başbakan da ilişkilerin daha da geliştirilmesini istiyor. Anlayacağınız devletler arası ilişkileri eski düşmanlıklar değil yeni dostluklar ve özünde çıkarlar belirliyor. Dünyadaki diğer komünist partilerden Vietnam’ı ayıran, ambargo altında değil tam tersi gelişen ticari ilişkiler peşine düşmüş bir komünist hükümetin olması. Sistemin nasıl işlediğini hâlâ tam olarak anlayamadım desem, bilmem beni anlayışla karşılar mısınız?

yorum (0) / Read More

/

falan filan

Bu güzel Bayram gününde sizlere uzaklardan Vietnam’dan aşk dolu bir hayallere yolculuk hikâyesi anlatmak istiyorum. Onlarla Saygon’da Park Otel’in yeni açılan barını tıka basa dolduran yabancılar ve yabancı avına çıkmış hayat kadınlarının arasındaki tuhaf kalabalıkta tanıştık. Yanımızda duruyorlardı. İngilizce “Siz nerelisiniz?” sorumuza “Biz Türküz asıl siz nerelisiniz” deyince karşılıklı kahkayı patlattık… İbrahim ile Emel 2 senedir Saygon’da yaşıyor. 10 yaşında bir çocukları var. Yıllar önce Vietnam’a geldiklerinde “Keşke bir imkânı olsa da buralarda yaşasak” diye içlerinden geçirmişler. Emel uluslararası bir ilaç şirketinde yönetici olarak çalışırken bir iş teklifi alınca da tası tarağı toplayıp Vietnam’a gelip yerleşmişler. İbrahim’e şakayla karışık “Sen ev babası mısın?” diye soruyorum, alınıyor. “Yok canım ben İstanbul Borsası’nda işlem yapıyorum avantajım 5 saat ileride olduğumuz için benim günüm 12.30’da başlıyor” diyor. İbrahim evden çalışırken Emel her gün işe gidip geliyor. Önümüzdeki günlerde Singapur’a yerleşeceklerini söylüyorlar. Burada bambaşka bir yaşamları ve hayatları var. Şehirdeki sayıları 100 bini bulan ‘ex-pat’ yani yabancı yurttaştan sadece birileri onlar... “Burada kim olduğunuzun önemi yok, nereye gidersek gidelim bir Batılı olarak ‘sir’ ve ‘madam’ız. Biz de bu kültürü ve insanlarını çok seviyoruz ama…” diyorlar.
Emel ile İbrahim bize bütün gece şehri gezdirdiler. Onlardan ayrılınca daha bir hafta önce hayallerimizin sınırları üzerine bu köşeye yazdıklarım aklıma geldi. Yanıldığımı bir kez daha anladım. Aramızda hâlâ hayallerine inanan ve hayata geçiren güzel insanlar var. İtiraf edeyim arkalarından elbette tatlı tatlı dedikodularını yapmadık değil. Hepimiz Emel ile İbrahim hikâyesindeki asıl kazanananın gerçek bir dünya vatandaşı olarak yetişen 10 yaşındaki çocukları olduğuna karar verdik. Onların ilham verici aşk ve hayal hikâyesi bize bir bayram hediyesi gibiydi. Uzaklardan hepinize iyi bayramlar…

‘Goooood morning Vietnam!’
Sabahleyin uyandığımda Robin Williams’ın filmindeki sesi tekerleme gibi kulaklarımda çınlıyor. Bir ordu DJ’in Vietnam maceralarının anlatıldığı filmden bugüne Mekong Nehri’nde çok sular akmış.
Vietnam’ın en büyük İngilizce yayın yapan gazetesi VietNaM News’i elime aldığımda ‘nereden nereye’ diye düşünüyorum. Amerika’nın savaştığı Vietnam ile bugünün Vietnam’ı arasında büyük fark var. Bunu değiştiren de 1995 yılındaki Bill Clinton yönetiminin aldığı ‘ikili ilişkileri tekrar başlatma’ kararı olmuş. Bugün 15 milyar dolarlık ihracat bütçesi ile Vietnam’ın bir numaralı ticari ortağı ABD. Ben burada tatil yaparken Bill Clintonda Vietnam’a gelmiş hemen hemen aynı yerleri geziyoruz. Biz ülkenin güzelliklerinin peşine düşmüşken Clinton’ın derdi, HIV , temiz su ve iklim meselesi. Gazetenin birinci sayfasında Başbakan Nguyen Tan Dung’a biyografi kitabını imzalarken büyük bir fotoğrafı basmışlar. Başbakan da ilişkilerin daha da geliştirilmesini istiyor. Anlayacağınız devletler arası ilişkileri eski düşmanlıklar değil yeni dostluklar ve özünde çıkarlar belirliyor. Dünyadaki diğer komünist partilerden Vietnam’ı ayıran, ambargo altında değil tam tersi gelişen ticari ilişkiler peşine düşmüş bir komünist hükümetin olması. Sistemin nasıl işlediğini hâlâ tam olarak anlayamadım desem, bilmem beni anlayışla karşılar mısınız?

yorum (0) / Read More